Türkiye'nin yakın tarihine damga vuran olaylardan biri olan 27 Mayıs darbesi, Başbakan Adnan Menderes'in hayatında da bir dönüm noktası olmuştu. Peki, Menderes'in 65 yıl önce gözaltına alındığı o tarihi bina bugün ne durumda? İşte merak edilenler...

O Gergin Günler ve Menderes'in Anadolu Çıkışı

1960 Mayıs'ı, Türkiye siyaseti için oldukça çalkantılı bir dönemdi. İktidardaki Demokrat Parti, artan siyasi gerilimlere karşı bir çözüm arayışındaydı. Meclis'teki tartışmalar ve muhalefetin eleştirileri bir şekilde göğüslenmeye çalışılırken, meydanlardaki olaylı gösteriler ve kışlalardaki hareketlilik, daha ciddi bir durumun habercisiydi. Başbakan Adnan Menderes, bu gerilimden çıkış yolunu Anadolu'ya açılmakta buldu.

İlk durağı Eskişehir olan Menderes, 25 Mayıs'ta şehre giriş yaptı. Yanında Maliye Bakanı Hasan Polatkan da vardı. Ancak halka hitabı planlandığı gibi gitmedi. Ses sistemindeki arıza nedeniyle konuşması yarıda kaldı. Mikrofonsuz bir şekilde kısa bir konuşma yaparak, "Yolumuz seçim yoludur" dedi.

Kütahya'daki Tarihi Bina: Gözaltı ve Sonrası

Menderes'in bir sonraki durağı ise Kütahya oldu. İşte tam da burada, 27 Mayıs sabahı, Cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesiyle karşılaştı. Kütahya'daki tarihi bir binada gözaltına alındı. O dönemde valilik makamı olarak kullanılan bu bina, daha sonra adliyeye dönüştürülerek başsavcıya tahsis edilmişti. Şimdi ise o oda, yeni sahibini bekliyor.

Bu tarihi bina, sadece Menderes'in gözaltına alınmasıyla değil, aynı zamanda Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olmasıyla da dikkat çekiyor. Darbe sonrası yaşananlar, Türkiye'nin demokrasi tarihinde derin izler bıraktı. Menderes ve arkadaşlarının yargılanması ve idam edilmesi, uzun yıllar boyunca tartışma konusu oldu.

Tarihin İzleri ve Geleceğe Bakış

Adnan Menderes'in Kütahya'da gözaltına alınması, Türk siyasi tarihinin en önemli olaylarından biridir. O gün yaşananlar, Türkiye'nin demokrasiye geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Tarihi bina ve o başsavcı odası, geçmişin acı hatıralarını günümüze taşırken, aynı zamanda geleceğe dair de önemli mesajlar vermektedir. Demokrasiye sahip çıkmak, hukukun üstünlüğünü korumak ve geçmişten dersler çıkarmak, Türkiye'nin daha aydınlık bir geleceğe yürümesi için elzemdir.